düzmek — i, er 1) Bir gereksinimi karşılamak amacıyla birçok şeyi birbirini tamamlayacak biçimde bir araya getirmek Oğlum Sıtkı için son zamanlarda epeyce temiz ev eşyası düzdü diyorlar. M. Ş. Esendal 2) Düzene sokmak, düzene koymak, sıralamak, elverişli … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağıt yakmak (veya düzmek veya tutturmak) — ağıt söylemek Çadırı önünde, kanlı gömleği ortaya alıp ağıt yaktılar sabaha kadar. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
çeyiz düzmek — çeyiz hazırlamak Kazandığını bir yana atar, kendine çeyiz düzer. M. Yesari … Çağatay Osmanlı Sözlük
çulu düzmek (veya düzeltmek) — 1) giyimi kuşamı yenilemek Muharrem, çulu epey düzmüş vaziyetteydi. S. F. Abasıyanık 2) maddi durumu iyileşmek Aranızdan ayrılalı bir ay var mı? Belki yok bile. Çulu derhâl düzelttim. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
destan düzmek — kahramanlık hikâyesi veya herhangi bir olayı anlatan şiir yazmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
mâni düzmek (veya yakmak) — 1) mâni okumak 2) müzik eşliğinde mâni söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
methiye düzmek — övmek, övgü şiiri yazmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
nevaleyi düzmek — 1) gerekli yiyecek ve içeceği sağlamak Elinde yiyecek paketleriyle evin nevalesini düzmüş, geri dönüyor. R. H. Karay 2) sofrayı hazırlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
şiir düzmek — şiir yazmak veya söylemek Onun bir parçası olan insan da tazelenir bu mevsimde, ozanların şiir düzmeleri bu yüzdendir işte. M. C. Anday … Çağatay Osmanlı Sözlük
kılık kıyafeti düzmek — giysilerini yenilemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sandık düzmek — çeyiz hazırlamak İleride yine ona gönderilmek üzere bir de sandık düzmesine ne mâni vardı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük